Koronavirüs Tıbbı Olarak Bulaşıcı Olduğu Kadar Ekonomik Olarak da Bulaşıcıdır
Odaklanmamız gereken şey; COVID-19’un yayılması ile birlikte tüm dünyada insanların acı çekmesidir. İktisatçıların gözü ile COVID-19 kesinlikle dünya çapında ekonomik acıyı yayıyor. Virüs, tıbbi olarak bulaşıcı olduğu kadar, ekonomik olarak da bulaşıcı olabilir.
OECD’nin 2 Mart 2020’deki korkunç büyüme tahminine katılan Avrupa Komisyonu, 4 Mart 2020’de hem İtalya’nın hem de Fransa’nın resesyona girme riskiyle karşı karşıya olduğunu ve IMF’nin küresel ekonomi için önümüzdeki dönemlerde “daha vahim” olasılıklar gördüğünü ifade etti.
Aslı tartışmamız gerekenler şunlardır: Ekonomik hasar nasıl, ne kadar ve hangi hızla yayılacak? Ne kadar kötüleşecek? Hasar ne kadar sürecek? Ekonomik bulaşma mekanizmaları nelerdir? Ve her şeyden önce hükümetler bu konuda ne yapabilir?
Sadece altı hafta önce, dünya ekonomisi iyi bir toparlanma yolunda görünüyordu. Ticaret ve siyasi gerilimler "o kadar da kötü değil" şekline yorumlanıyordu. Büyüme tahminleri pembe ve finans piyasaları neşeliydi. Şimdi her şey tersine döndü. COVID-19 dünya çapında yayıldıkça, dünya ekonomisini rayından çıkarma potansiyeline sahip olduğu ortaya çıktı.
Ekonomik etkinin boyutu ve kalıcılığı bilinemez. Mevsimsel gribe yakalanan, kötü ama kısa süreli bir rahatsızlık yaşayan ve hızla yeniden tam gücüne dönen sağlıklı bir insan gibi; kriz de kısa ve keskin olabilir. COVID-19 esasen bir Çin sorunu olduğunda ve Çin bununla zorlu bir uğraş verdiğinde, bunun dünyaya V şeklinde yayılacağı muhtemel görünmüyordu. Ama korkulan oldu ve tüm dünyaya yayıldı. Zaman ve koşullar değişti.
Covid-19 pandemisinin ekonomi üzerindeki etkileri daha önce yaşanmış pandemilerden farklıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrası pandemiler o zaman ekonomik olarak daha az baskın ülkeleri vurdu. Ancak Covid-19 en çok gelişmiş ülkelerin ekonomisini etkiledi. G7 ve Çin.
Tıbbi veriler saatlik olarak değişiyor, ancak 5 Mart 2020 itibariyle, COVID-19'dan en çok etkilenen on ülke, dünyadaki en büyük on ekonomi listesiyle neredeyse aynı (İran ve Hindistan istisnaları dışında). ABD, Çin, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya hastalıktan en çok etkilenen ilk on ülke arasındadır. Çin açık farkla en çok etkilenen ülke olsa da, son birkaç günde G7 ekonomilerinde katlanarak artış görüldü.
Yalnızca ABD, Çin, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya'yı ele alırsak, bu ülkelerin dünya ekonomisindeki yeri şöyle özetlenebilir:
• Dünya arz ve talebinin % 60'ı
• Dünya üretiminin% 65'i ve
• Dünya imalat ihracatının % 41'i
Bilinen ve güncel bir espri ile ifade etmek gerekirse; “bu ekonomiler hapşırdığında, dünyanın geri kalanı nezle olur”
Bu ekonomiler - özellikle Çin, Kore, Japonya, Almanya ve ABD de küresel değer zincirlerinin en önemli aktörleridir. Bu nedenle bu ülkelerin yaşayacağı sorunlar tüm dünyadaki tedarik zincirinde bir kırılma yaşatacak potansiyele sahiptir. Diğer bir ifade ile yaşanacak bir kırılmanın tüm tedarik zincirine bulaşma olasılığı bir risktir ve her zaman mevcuttur.
İmalat sektörü muhtemelen üçlü bir darbe alacak.
1. Salgın dünyanın üretim merkezlerinde (Doğu Asya) yoğunlaştığından ve diğer sanayi devleri olan ABD ve Almanya'da hızla yayıldığından, doğrudan tedarik kesintileri üretimi engelleyecektir.
2. Doğrudan tedarik şokları yaşanacaktır. Tedarik zincirinde meydana gelen kırılma, bu salgından daha az etkilenen ülkelere yönelimi beraberinde getirecektir. Ancak bu çok da kolay olmayacak, zor ve pahalı olacaktır.
3. Toplam talepteki makroekonomik düşüşler (yani durgunluklar) nedeniyle talep kesintileri meydana gelecektir. Nihai tüketiciler satın almada ağır davranacak ve tüketim zayıflayacaktır. Bu da yeni yatırımların yapılmasını zorlaştıracaktır.
Sonuçta, 2009'daki “Büyük Ticaret Çöküşünde” gördüğümüz gibi, tüm sektörler krizlerden etkilenmektedir. Ticaret, hizmet vs. Ancak en büyük darbeyi alan imalat sektörü olmaktadır.
Kaynak: Economics in the Time of COVID-19 – Editörler: Richard Baldwin ve Beatrice Weder di Mauro
Etiketler: Covid-19, Yönetim, Danışmanlığı, Ekonomi, Koronavirüs