Sosyal Sermayede Normlar ve Değerler
Ali AÇIKGÖZ
Yönetim Danışmanı
ali@netika.com.tr
Özet
Bu çalışmada sosyal sermaye, normlar ve değerler ile bunlar arasındaki ilişki incelenmiştir. Özellikle Fransız sosyolog Bourdieu tarafından yapılan çalışmalardan sonra daha çok gündeme gelen sosyal sermaye; birçok bilim insanı ve araştırmacı için yeni bir araştırma alanı haline gelmiştir. Sosyal sermaye teorisine Coleman ve Putnam’da önemli katkılarda bulunmuşlardır. Her ne kadar bu araştırmacıların bazı konularda görüş ayrılıkları olsa da; sosyal sermaye ile ilgili yapılan çalışmalarda, en önemli unsurlarından birinin normlar olduğu konusunda hemfikir oldukları görülmektedir. Dolayısıyla normlar sosyal sermayenin önemli bir unsurdur. Bunun yanı sıra normlar gibi toplumun önemli denetim mekanizmalarından biri olarak kabul edilen değerlerde sosyal sermaye ile birlikte ele alınmış ve incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal sermaye, normlar, değerler
1.GİRİŞ
Sosyal sermaye kavramı gittikçe daha etkili hale gelmektedir. Sosyolojiden gündelik hayata kazandırılan ve son yıllarda sıklıkla kullanılan kavramlardan sosyal sermaye kavramı (Portes ,1998), sosyal bilimler yazınında hızla yayılmaya başlamış (Field, 2008) bir çok dergide yer almış ve her derde çare bir yaklaşım diye sunulmuştur(Portes ,1998).
Kavram olarak sosyal sermaye yeni olarak ele alınsa da, eskilere dayanan bir yapısı vardır. Sosyolojik açıdan Tocqueville, Durkheim, Weber, Marks’a kadar giden sosyal sermaye, iktisadi açıdan Adam Smith, Marshall, Hume ve Hicks’e kadar uzanmaktadır. Ancak sosyal sermayeyi kavram olarak il kullanan Hanifan’dır. Hanifan sosyal sermayeyiiyi niyet, arkadaşlık, duygudaşlık, yakın ilişkiler olarak ifade etmiştir (Kitapcı, 2017).
Sosyal sermaye kavramına ilikin yaygın bir literatür olmasına rağmen kapsamlı bir baş yapıt ortaya konulamamıştır(Field, 2008).
1980'lerin ortalarından beri, Bourdieu (1985), Coleman (1988, 1990) ve Burt (1992) sosyal sermaye kavramını açıklamak için çalışmalar yapmışlardır. Bu konseptte yapılan çalışmalara önemli kavramsal katkılar sağlamışlardır( Maurer ve Ebers, 2006).
2. SOSYAL SERMAYE
Sosyal sermaye, iş dünyasında, siyaset biliminde ve sosyolojide hızlı bir temel kavram haline geliyor (Burt, 2000). Sosyal bilimlerin faklı disiplinlerinde çalışmalar yürüten bilim insanlarının sosyal sermaye yaklaşımları, kavramın açıklanmasını zorlaştırmış (Kitapcı, 2017) bu sebeple ve doğal olarak farklı tanımlar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla genel kabul görmüş bir tanım olmasa da sosyal sermayeye dair bazı kavramlar oturmuş vaziyettedir (Töremen ve Ersözlü, 2010).
Sosyal sermaye teorisinin odağında, iletişim ağlarının kıymetli bir varlık olduğu düşüncesi yatar. İletişim ağları, sosyal birliktelik ve bağlılık için temel nitelik taşımaktadır (Field, 2008).
Jane Jacobs, 1961’ de yayınlanan ve Amerikan şehir planlamacılığı incelediği “Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı” kitabında iyi bir şehir planlaması için yapılması gerekenlere işaret ederken; insanları bir arada tutan ve görünmeyen bağlara değinmiş ve bu bağların bir şehrin sosyal sermayesinin önemli bir unsuru olduğunu söyleyerek tanımlayan kişi olmuştur (Woolcock, 1998).
Daha sonra eğitim alanında çalışmalar yapan Bourdieu, sermayeyi ekonomik, kültürel ve sosyal olarak üçe ayırarak araştırmalar yapmıştır. Bourdieu’nun çalışmalarının özünü sermayenin dönüşümü, dönüşümün birbirini nasıl etkilediği ve bireylerin veya sosyal grupların sermayeyi tekrar üretebilmeleri için nasıl stratejiler izleyecekleri oluşturmuştur. Bourdieu sosyal dünyanın yönünü ve işleyişini anlamak için ekonomik teorilerlerin yanı sıra tüm sermaye türlerinin tartışılması gerektiğini ifade etmiştir (Feldman ve Assaf, 1999). Bourdieu sosyal sermayenin “karanlık yönüne” çok az ilgi gösterir. Bourdieu’nun teorisi bazı grupların çıkarları için bağlantılarını kullanmalarıyla ilgilidir (Field, 2008).
Bourdieu gibi Coleman’da eğitim alanında çalışmalar yapmıştır. Ve etkisi Bourdieu’dan daha fazla olmuştur. Yaptığı araştırmalarda sosyal sermayenin sadece güçlülerle ilgili olmadığını, sosyal sermayenin toplumun bir çok tabakasına yararlar sağlayabileceğini gösteren çalışmalar yapmıştır. O’na göre sosyal sermaye bir kaynağı temsil eder. Sosyal sermaye karşılıklılık beklentilerini de içerir ve ilişkilerin yüksek derecede güvende ve ortak değerlerle yönetildiği, daha kapsamlı iletişim ağlarını oluşturmak için herhangi bir bireyin ötesine geçer(Field, 2008).
Bir diğer bakış açısı da Fukuyama’ya aittir. Fukuyama sosyal sermayeyi, insanların ortak amaçlar için gruplar halinde hareket etmeleri olarak tanımlamıştır. Bunun yanı sıra başka bir tanımla Fukuyama sosyal sermayeyi şöyle ifade etmiştir: İnsanlar arasındaki işbirliğini güçlendiren formel normlardır(Kitapcı, 2017).
Tek Başına Bowling (Putnam, 200) adlı eseri yayımlandığından sonra sosyal sermaye teorisinin en çok tanının savunucusu olarak adından söz ettiren Robert Putnam’dır. Putnam sosyal sermaye kavramını yurttaşlık katılımındaki farklılıkları aydınlatmak için kullanmıştır. 1993’te sosyal sermaye için yaptığı ilk tanımı; “güven, normlar, iletişim ağları gibi toplumun etkinliğini koordine edilmiş eylemlerle kolaylaştıran organizasyonlara” vurgu yapmıştır. Ancak 1996’da yaptığı sosyal sermaye tanımını güncelleyerek; “Bireyler arasındaki iletişim ağları ve bundan doğan karşılıklılık ve güvenilirlik normları” olarak ifade etmiştir(Field, 2008).
Beşeri sermaye üretiminde sosyal sermayenin etkisini analiz etmeye çalışmıştır. Ayrıca sosyal sermayeyi sosyolojik ve ekonomik bileşenlerin rolü ile bütünleştirerek sosyal hareketler için teorik bir tanımlama aracı olarak kullanmıştır (Coleman, 1988).
Bourdieu sosyal “karanlık yönüne” çok az ilgili davranır sermayenin negatif yönlerini vurgulamasa da temsil gücü ile kazanılmış gücün kötüye kullanma olasılığının olabileceğine işaret etmiştir.(Field, 2008).
Coleman sosyal sermayeyi bireyin sahip olduğu sosyal bağlantılarıyla ulaşabileceği yararlı bir kaynak olarak tanımlamıştır. Bu kaynağı sadece ona ulaşmak için çabalayanların değil toplumdaki tüm bireylerin kullanabileceği mükemmel bir kamu malı olarak nitelendirmiştir. (Field, 2006).
Çağdaş anlamda sosyal sermaye ilk olarak Jane Jacobs, Pierre Bourdieu ve Jean-Claude Passeron ve Glenn Loury tarafından tanımlanmıştı, daha sonra James Coleman, Ronald Burt, Robert Putnam ve Alejandro Portes tarafından geliştirilerek tanımlanmıştır (Woolcock, 1998).
Bütün bu tanımlamalara ve çalışmalara rağmen bu güne kadar sosyal sermayenin niteliği hakkında henüz bir fikir birliği vardır denemez (Breuskin,2012).
“Ne bildiğin değil, kimi tanıdığın önemlidir” özdeyişi; sosyal sermaye ile ilgili geleneksel bilgeliğin önemli kısmını özetler niteliktedir (Woolcock ve Narayan, 2000). Sosyal sermaye için birtakım farklı tanımlamalar yapılırken, birçoğu sosyal sermayenin kendisinden ziyade sosyal sermayenin tezahürlerine ifade eder niteliktedir ( Fukuyama, 2001). Fowler, sosyal sermayeyi bireyler arsındaki karşılıklı beklenti ve sorumlulukların, sosyal ağlarla ortaya çıkan bilgi birikimi ve etkili grup normlarının bir ifadesi olarak tanımlamaktadır (Töremen ve Ersözlü, 2010).
Sosyal sermayenin kendi değerini koruyarak sürdürebilmesi için, bireylerin bunun için çaba sarf etmeleri gerektiğini ifade eden Bourdeiu sosyal sermayeyi şöyle tanımlamaktadır: “Gerçekte veya uygulamada karşılıklı tanışıklık ve tanımaya dayalı olarak az ya da çok kurumsallaşmış, uzun ömürlü iletişim ağına sahip olması nedeniyle, bir bireyin veya bir grubun haklı olarak hissesine düşen kaynakların toplamıdır (Field,2008).
3. SOSYAL SERMAYE UNSURU OLARAK NORMLAR ve DEĞERLER
Sosyal sermaye yazını incelendiğinde, sosyal sermayenin üç boyutundan söz edilmektedir: Ağlar güven ve sosyal normlar.
a) Ağlar
Bourdeiu, “uzun süreli iletişim ağlarına sahip olmaya bağlı gerçek ve potansiyel kaynakların bütünü” olarak sosyal sermayeyi tanımladığında, ağların önemine işaret etmektedir(Field, 2008).
Sahip olunan sosyal sermayenin niceliği, etkin bir şekilde harekete geçirdiği sosyal ağların ölçüsüne bağlıdır. Gönüllü cemiyetler, ticari birlikler, politik partiler sosyal sermayenin sosyal ağlar şeklinde biçim bulmuş örnekleridir ve bu öğeler sermayenin diğer türleri üzerindeki etkileri nedeniyle de ekonomik büyüme üzerinde bir çarpan etkisine yol açmaktadır (Siisiainen, 2000:11-12).
Colamana’a göre sosyal sermaye daha geniş iletişim ağlarını kapsamak için herhangi bir bireyin ötesine geçer(Coleman, 1988).
Schuller vd. (2000:21) için ağlar ve sosyal sermaye arasında bir köprü kuran en seçkin düşünür Burt’tur. Yapısal delik argümanı sosyal sermayeye, sosyal yapı içerisinde birbirinden bağımsız ve habersiz olan bireyler arasındaki ilişkilerde bir aracı (broker) rolü atfetmekte olup bu aracılığı ise bilgi ve kontrol avantajları bakımından tanımlamaktadır. Burt, büyük organizasyonlardaki yöneticiler üzerine olan ampirik çalışmasını, insanların resmi organizasyon yapısında bilgisel aralıkları kullanarak avantajlar elde ettikleri temeline dayandırarak yapmıştır.
Putnam’a göre sosyal sermaye teorisinin ana fikri; sosyal iletişim ağlarının bir değeri olduğudur. Putnam sosyal bağların bireylerin ve grupların verimliliğini etkilediğine işaret etmiştir(Field, 2008)
b) Güven
Yönetim alanında önemli bir isim olarak kabul edilen Peter Drucker güven konusunda şöyle bir ifade kullanmaktadır: Örgütler artık baskı üzerine kurulmuyor. Güven esasına dayana örgütlerin sayısı giderek artıyor. Güven insanların birbirinden hoşlandığı anlamına gelmez. Bu nedenle ilişki sorumluluğu almak kaçınılmazdır. Bu bir görevdir(Töremen ve Ersözlü, 2010).
Sosyal sermaye ve güven kavramı arasındaki ayrılmaz ilişki Coleman, Putnam ve Fukuyama tarafından açıklanmıştır. Coleman (1988: 98)’a göre; kapalılık özelliği gösteren ağbağlardaki yapılar, düzenli temaslar ve davranış normları aracılığıyla güven ve itibarın inşa edilmesini, dolayısıyla da sosyal sermayenin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Fukuyama (2005: 25-27)’ya göre ise, sosyal sermaye toplumda ya da toplumun belli parçalarında yaygınlık kazanan güven aracılığıyla ortaya çıkan bir yeterlilik olup, toplumun temel parçası aile ile ulus arasında yer alan çeşitli büyüklükteki topluluklar tarafından içerilmektedir. Yüksek güvene sahip toplumlar sosyal sermaye açısından zengindir (Başak ve Öztaş, 2010: 35).
Güven sosyal sermayenin bir önkoşulu, bir göstergesi, bir ürünü, ondan sağlanan yarar olduğu kadar, aynı zamanda, diğer yararların elde edilmesini mümkün kılan bir unsurdur(Töremen ve Ersözlü, 2010).
c) Normlar ve Değerler
Norm, sosyal bir ortam ile etkileşime geçmiş kişinin davranışlarının devamlılığını ve değişimini; uyması ve kabul etmesi beklenen değerleri, fikirleri, davranış kalıplarını ve sosyal kuralları ifade eder. Sosyal bilimlerin genelinde olduğu ve alanda kullanılan bir çok kavramda oldupu gibi, norm kavramının tanımı üzerinde de bir uzlaşı yoktur. Ancak normlara ilişkin kesin olan şey, onların sosyal (sıklıkla kültürel) bir niteliğe sahip olmalarıdır. Normların, ya da sosyal normların, bu anlamda sosyalliği onların diğerleri tarafından uygulanan yaptırımlarla sürdürülüyor ve diğerleri ile paylaşılıyor oluşundan ileri gelmektedir. Bu anlamıyla normların sosyalliği (sosyal normlar), normların yasallığından (yasal normlar) ya da ahlakiliğinden (ahlaki normlar) ayrılmaktadır (Tabak, 2017).
Durkheim’e göre bireyler ortak değerler, norm ve inanışların ideolojik bütünlüğü olarak kendini bizlere dayatan ve bizlere bağlayan toplumsal bağların bir öznesi niteliğindedir. Bu bağlar karşılıklı yükümlülüklerin ve kurulan niteliksel ilişkilerin dünyasını temsil etmektedir ve kolektif inanç ve değerler, toplumda iç bütünlüğü ve düzeni sağlayan bir tür sosyal tutkal görevi üstlenmektedir. Sosyal sermaye literatüründe sosyal normlara odaklananlar, büyük oranda Durkheim’den etkilenmişlerdir(Günkör, 2016).
Bierdted’e göre norm, içinde bulunduğumuz toplumsal durumlarda hareketlerimizi yöneten kurallardır. Uymamız beklenen standartlardır. Hareketlerimize yöne veren kültürel özelliklerdir. Toplumsal düzenin temel ögelerinden olan normlar, etkileşim durumunda bireylerin birbirlerine karşı davranışlarını düzenleyen kurallar demetidir(Tezcan,2012).
Sosyal normlar bir grup kişi tarafından hangi eylemlerin uygun veya doğru olarak değerlendirildiğini veya hangilerinin yanlış olarak değerlendirildiğini belirtmektedir(Keefer ve Knack, 2008).
Örgütsel kültürün davranışları etkilemesini, sosyal sistemin kurumsallaştırdığı ve uyguladığı normlar veya standartlar aracılığıyla gerçekleşir(Owens ve Steinhoff 1989).
Normu, bir sosyal grup içinde bulunan en tipik hareket ve davranış ve anlayış ortalaması olarak tanımlayan Dönmezer (1976) normları şöyle gruplandırmıştır: İnanç(dini) normları, ahlaki normlar, örf ve adet normları, moda normları ve hukuk normları(Dönmezer, 1976).
Sosyal sermayenin oluşmasında, işletilmesinde ve toplumsal etkilerinin ortaya çıkmasında normlarv önemli bir role sahiptir. Normlar bir topluluğun ortak değeridir. Bu değerler bireysel tercihler olarak içselleştirilir ve bireylerin davranışlarını etkiler (Kitapcı, 2017).
Normlar gruba mensup kişilerin davranışlarını etki altına alarak düzenleyen ortak değer yargılarıdır. Normların bazı özellikleri şöyle sıralanabilir:
⦁ Normlar grubun büyük bölümü tarafından önemli olarak kabul edilen ve onaylanan davranışlar için geliştirilir.
⦁ Geliştirilen normlar bireyin kendisine ait düşünce ve duygularını tamamen yok saymaz, sosyal baskı altına alır. Normlar bireysel değil, toplumsaldır.
⦁ Normların ortaya çıkması için belli bir zaman gereklidir.
⦁ Bazı normlar grup üyelerinin büyük kısmı tarafından kabul görmeyebilir. Bunlara, klik(kısmi) ya da alt grup normlar da denir(Töremen ve Ersözlü, 2010).
Yerleşmiş bir norm sosyal sermayeyi oluşturmaz. Normların grup üyelerini işbirliğine götürmesi gerekir. Grup üyelerinin dürüstlük, sözünde durma güven verme gibi geleneksel erdemleri yerine getirmesi durumunda sosyal sermayeye girdi teşkil eder(Töremen ve Ersözlü, 2010).
Normlar birey güvenip güvenmeme konusunda karar verirken kişiler tarafından benimsenmiş olan sosyal sermayenin önemli bir parçasıdır(Lyon,2000).
Coleman, sosyal sermayeyi yükümlülükler ve beklentiler, bilgi kanalları ve sosyal normlar olarak tanımlarken Putnam’a göre, sosyal bağlantılara, normlara ve güvene işaret eden sosyal sermaye, koordine eylemleri kolaylaştırarak toplumun verimliliğini artırır (Aslan,2016).
Sosyal sermayeyi üreten normlar, önemli ölçüde gerçeğin söylenmesi, yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve karşılıklılık gibi erdemleri içermelidir. Bir toplumda normlara itibar eden ve gereğini yapanların oranı, aynı zamanda o toplumun uyum ve bütünleşme oranını da göstermektedir (Aslan,2016).
Putnam sosyal sermaye yaklaşımında bireyler varasındaki iletişim ağları ve bundan ortaya çıkan karşılıklılık ve güvenirlik normları gibi bağlantılara gönderme yapmaktadır. Çocukların gelişimi açısından sosyal sermaye tanımlayan Coleman, “ normlar, sosyal iletişim ağları ve yetişkinlerle çocuklar arasındaki ilişkiler çocukların gelişimi açısından önemlidir şeklinde ifade etmiştir(Field,2008).
Değerlerde normlar gibi toplum içinde işleyen soyut duygu ve ideallerdir. Değerler bireylerin hareketlerini yönetirler. Değerler sosyal ilişkilerin gelişmesinde ve sorunların çözümünde önemli rol oynarlar(Dönmezer, 1976).
Değerler topluma ve kültüre anlam katan öğelerdir. Değerler, bireylerin çoğu üzerinde uzlaştığı için paylaşılan niteliktedir. Bireyler ortak refahın korunması sosyal gereksinimlerin karşılanması ile birlikte gördükleri için değerleri dikkate alırlar. Değerler içinde coşku taşır ve kavramsal olarak diğer değerli nesnelerden soyutlanabilirler(Fichter, 2012).
Değerler de normlar gibi grup üyelerince paylaşılmıştır ve üyelerin ortak akılla değerler üzerinde uzlaşmaları söz konusudur. Grup içerisinde ciddiye alınırlar, duygu ve heyecanlara hitap ederler. Diğer nesnelerden soyutlanabilirler (Tezcan,2012).
Kısaca, toplum tarafından paylaşılan, bireyin ve toplumun mutluluğu ve refahı için gerekli görülen, bireylerde ortak ve paylaşılan duygular uyandıran idealler değer olarak ifade edilmektedir(Bilgin, 2014).
4. SONUÇ ve TARTIŞMA
Gelişmiş toplumlarda göze çarpan en önemli özelliklerden; biri sahip oldukları ve yüksek oranda bağlılık duydukları formel ve informel normlardır.
Bill Gate’in Internet Explorer’i hayata geçirmesinden sonra Birleşik Devletlerin Adalet Bakanlığının hakkında tekel oluşturmaktan açtığı ve kısıtlamalar getirerek sonuçlandırdığı dava, dünyanın en zengin insanı olsa bile, yasaların Bill Gates içinde işleyeceğini göstermesi açısından oldukça önemlidir( Acemoğlu ve Robinson, 2017). Normların işleyişi, herkes için eşit, toplum açısından önemli bir güven göstergesidir.
Putnam, sosyal sermayenin kolektif harekete katkıları olduğunu ifade etmektedir. Karşılıklığın sağlam normlarını besleyerek bilgi akışını kolaylaştırmak ve işbirliği çabalarını başarıyla sonuçlandırmaktan söz eder (Field,2008).
İnformel normlardan biri olan inanç sistemleri için de Coleman’ın yaklaşımı şöyle ifade edilebilir: “ Dini kurumlar, nesilleri kesiştiren ve toplumda var olmaya devam eden kurumlardır. Bu nedenle, dini kurumlar yetişkin toplulukların sosyal sermayesinin gençler ve çocuklar içinde ulaşılabilir olduğu nadir bir sosyal sermaye türüdür(Field, 2008).
Sosyal normların bireyler tarafından içselleştirilmesi bireylerin kendilerini başkalarıyla karşılaştırması sonucu şekillenmektedir. Bu durumda, yani bireylerin informel normları içselleştirmesi ile, toplumda doğal bir iç kontrol sistemi oluşacak ve yasal müeyyidelere olan gereklilik azalacaktır(Kitapcı,2017).
Toplum üyesi olan bireylerin, formel normların herkese eşit işlediğini bilmesi ve informel normlara uyması toplumsal barış ve refahı beraberinde getirir. Bunun gibi sosyal değerlerin korunması ve bu değerlere olan bağlılığın artırılması, bağlılığın sürekliliğinin sağlanması, değerlere yabancılaşmanın önlenmesi de sosyal sermaye stokunun artması anlamına gelebilir.
KAYNAKÇA
Acmeoğlu D., (2017) Robinson J.A., Ulusların Düşüşü, İstabnul: Doğan Kitap
Aslan S., (2016), Türkiye’de Sosyal Sermaye Bileşenlerinden Güven Hakkında Bir Değerlendirme, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 181-204
Başak S., ve Öztaş N., (2006). Güven Ağbağları, Sosyal Sermaye ve Toplumsal Cinsiyet. Gazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 27-56.
Bilgin V., (2014) Bizi Kuşatan Toplum, Sosyolojiye Giriş, Bursa: Ekin Yayınları.
Breuskin I., (2012) Social Capital and Govermental Institutions
Burt R.S., (2000), The Network Structure Of Socıal Capıtal, Research in Organizational Behaviour, 345-423
Coleman, J. S., (1988), Social Capital in the Creation of Human Capital. The American Journal of Sociology, 95-120.
Dönmezer S., (1976), Sosyoloji, İstanbul: Hüsnütabiat Matbaası.
Feldman, T. R., & Assaf, S., (1999), Social Capital: Conceptual Frameworks and Emprical Evidence. The World Bank.
Fichter J.H., (2012), Sosyoloji Nedir, Çev. Çelebi N., Ankara: Anı Yayınları
Field J., (2008), Sosyal Sermaye,İStabnul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1.
Fukuyama F., (2001), Social Capital, Civil Society and Development, Third World Quarterly, 7-20.
Günkör C., (2016), Öğretim Elemanlarının Sosyal Sermaye ee Eğitim Ortamına İlişkin Algıları: Gazi Eğitim Fakültesi Örneği, Yayınlanmış Doktora Tezi, 41.
Keefer P., Knack S., (2008), Socıal Capıtal, Socıal Norms and the Tew Instıtutıonal Economıcs, Handbook of New Institutional Economics
Lyon F., (2000), Trust, Networks and Norms: The Creation of SocialCapital in Agricultural Economies in Ghana, World Development. 663-681.
Kitapcı İ., (2017), Sosyal Sermaye, İstanbul: Beta, 9.
Maurer I., Ebers M., (2006), Dynamics of Social Capital and Their Performance Implications: Lessons from Biotechnology Start- ups, Administrative Science Quarterly, 262-292
Portes A.,(1998), Socıal Capıtal: Its Origins and Applications in Modern Sociology, Annual Rewievs, 24:1-24
Owens, R.G. & Steinhoff, C.R. (1989). “Towards a Theory of Organizational Culture”, Journal of Organizational Administration, 27,3
Schuller, T., S. Baron, J.Fıeld, (2000), Social Capital: A Review and Critique, Social Capital: Critical Perspectives, Ed. By Stephen Baron, John Field, Tom Schuller, 1-39.
Sıısıaınen M., (2000), “Two Concepts of Social Capital: Bourdieu vs. Putnam”, Paper presented at ISTR Fourth 234 International Conference, “The Third Sector: For what and for whom?
Tabak, H., (2017), Normlar Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, 139-173
Tezcan M., (2012) Sosyolojiye Giriş, Ankara: Anı Yayınları, 278.
Töremen F., Ersözlü A ., Eğitim Örgütlerinde Sosyal Sermaye ve Yönetimi, İstabnul, İdal Kültür Yayınları, 24.
Woolcock M., (1998), Social capital and economic development: Toward a theoretical synthesis and policy framework, Theory and Society 27: 151-208.
Woolcock M., Narayan D., Social Capital: Implications for Development Theory, Research, and Policy, The World Bank Research Observer, 225-249.