Sosyal Sermaye-1
26 Nisan

Sosyal Sermaye-1

Ali AÇIKGÖZ

Yönetim Danışmanı, Diyarbakır

Sosyal sermaye kavramının kim veya kimler tarafından, ne zaman ilk kez kullanıldığı tartışılagelmektedir. Sosyal bilimlerde kullanılan diğer birçok kavramda olduğu gibi, sosyal sermayenin de tarihsel gelişimi farklı şekilde ortaya konulmaktadır[1].

İktisadi düşüncede sermaye kavramı, karlı kazanç elde etmek için biriktirilmiş para olarak ifadesini bulmuştur. Bunun gibi, ekonomik faaliyetlerin verimliliğini artırmak için fiziksel sermayeden söz edilir. 1960’lı yıllarda sermaye kavramı insanları ve onların kapasitelerini içerecek şekilde tanımlanmaya ve kullanılmaya başlandı [2].

Terim olarak kullanılması 1900’lü yıllara denk gelmekle birlikte, fikir olarak sosyal sermaye daha eski bir kavramdır. Sosyal sermaye olarak anılmasa da, bilim insanları tarafından öneminin fark edildiğini ve vurgulandığını görmekteyiz [3].

Sosyal sermaye kavramı ilk defa 1916’da sosyolog Lydia Hanifan tarafından Batı Virginia’daki okul sistemini değerlendiren “ Rular School Comminity Center” adlı çalışmada kullanılmıştır [4].

Sosyal sermayeyi çağdaş anlamda ilk tanımlayan Fransız sosyolog Bourdieu olarak kabul edilir. Ve Bourdieu şöyle bir tanımlama yapar: “ Karşılıklı tanışıklık veya tanımaya dayalı, aşağı yukarı kurumsallaşmış ilişkilerin oluşturduğu sürdürülebilir bir ağa sahip, gerçek veya potansiyel kaynakların tümü” [5]

19. yüzyıl yazarlarının eserlerinde faklı şekilde ele alınan, sonraki zamanlarda Hanifan, Jacobs ve Loury gibi yazarlarca analiz edilen sosyal sermaye kavramı, bugünkü anlamına 1980’li yıllarda Bourdieu ile kavuşmuştur. Sosyal sermaye kavramının gelişmesine katkıda buluna diğer bir isim ise, bu konuda önemli oranda Bourdieu’dan etkilenen Coleman’dır. Bourdieu’ve Coleman’dan etkilenmekle birlikte, sosyal sermaye kavramını farklı olarak daha geniş bir boyuta taşıyan Putnam’dır. Bunların yanı sıra sosyal sermayeye ilişkin literatürde konuya katkısı olan, konuyu derinleştiren, başka önemli isimler de bulunmaktadır. Bu açıklamaya dair tarihsel seyir aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir.

Sosyal sermayenin çağdaş anlamda ilk tanımlayıcısı ve analizcisi[6] olan Pierre Bourdieu için teorik kavramlar, esnek ve birden fazla anlama sahip oldukları için kesin tanımlara ve kullanımlara imkân vermemektedir.
Bourdieu’de, teorik kavramlar polimorfik anlama sahip oldukları için kesin bir şekilde tanımlara imkân vermeyecek şekilde esnek ve adaptiftir[7]. Ekonomik, kültürel ve sosyal olmak üzere üç tür sermaye belirleyen Bourdieu, sosyal sermayeyi şöyle tanımlamıştır: “karşılıklı tanışıklık veya tanımaya dayalı, aşağı yukarı kurumsallaşmış ilişkilerin oluşturduğu sürdürülebilir bir ağa sahip olmaya bağlı, gerçek veya potansiyel kaynakların bütünü”[8].

Bourdieu, bireyin sahip olduğu sosyal sermayenin büyüklüğünün, bağlarını harekete geçirebilme ve bu bağlantılarla sahip olabileceği kültürel, ekonomik ve sosyal sermayeyi vurgulamaktadır [9]. Bourdeiu, alan, içselleştirilmiş eğilimler (habitus), inançlar seti (doxa), sermaye (capital) gibi kavramları birer anlamlandırma aracı olarak kullanmakta ve teorisinin temelini oluşturan bu kavramları tanımlamaktan uzak durmaktadır [10]

Bourdeiu, temel kavramları tanımlamaktan kaçınsa da sosyal sermayeye ile ilgili literatürdeki çalışmaların çoğunluğu çok çalışma Boordieu’nun tanımları üzerinden şekil almaktadır. Sermaye kavramını toplumsal dünyayı anlamada kullanılabilecek en önemli araçlardan birisi olarak ele alan Bourdieu’ya göre, sermayeyi anlamaksızın toplumsal dünyayı anlamak olanaksızdır. O’na göre toplumsal dünyayı anlamak için sermayenin yalnızca ekonomik teori tarafından genel kabul gören biçimlerini anlamak yeterli değildir ve sermayenin bütün biçimleriyle anlaşılması zaruridir[11]. 


Bourdieu'nun sermaye kavramını, hem ekonomik hem de sosyal etkileşimlerden oluşan güç ilişkilerinin bir toplamıolarak algıladığı görülür. Diğer bir ifade ile Bourdieu sermaye kavramını "güç" kavramı ile eş anlamlı olarak kullanmaktadır. O’na göre, sermayenin üretimi ve yeniden üretimi bir süreçtir ve bu süreç de doğal olarak güç ile bağlantılıdır [12].

Sosyal sermaye ikincil olarak ve daha geniş anlamda Coleman tarafından tanımlanmıştır [13].Sosyal sermayeyi işlevselliği yönünden ele alan Coleman’a göre sosyal sermaye tek bir unsur değildir. Yükümlülükler, beklentiler, bilgi akışı ve güven gibi unsurlardan oluşmaktadır [14]
Sosyal sermayeyi elitlere yara sağlayan bir sermaye türü olarak tanımlayan Bourdeiu’ya karşı Coleman, ki Bourdeiu’dan etkilenmesine rağmen, sosyal sermayenin sadece güçlülerle, yani elitlerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda dezavantajlı gruplara da fayda sağladığını ileri sürmüştür [15].

Coleman sosyal sermayenin, dikkatlice ve amaca dayalı bir tercihin sonucu olarak ortaya çıkan beşeri ve fiziksel sermayeden kamusal bir mal olmasına ilaveten bu yönüyle de ayrıldığını düşünmektedir[16]. Bu açıdan sosyal sermaye, esas itibariyle kollektif amaçlara ulaşmayı kolaylaştıran bir şey olarak tanımlanmakta [17] ve insanların mevcut çıkarlarına en uygun olanın rekabet etmek olduğu durumlarda bile neden işbirliği tercih ettikleri sorusuna çözüm üretmektedir [18]

Sosyal ağların kollektif sermayenin gelişmesini sağlayacağını ifade eden Coleman, sosyal sermayenin kamu malı olduğunu, herhangi bir faaliyet biçimini kolaylaştıran tarafsız bir kaynak olduğunu ve toplumun ekonomik olarak daha iyi durumda olmasının tamamen bireysel kullanımlara dayandığını ifade etmektedir[19].

Devam edecek...
 

Kaynakça İçin: ali@netika.com.tr